- üstümde eski, ütü tutmayan, soluk tshirt'üm.. ki anısı gülümsemesiyle yaşıt bir ufaklık da dizimin dibindeyken tam.. o bildiği tek şeyi yapıp büyürken; bense en iyi bildiğim şeyi yani dünyanın sonunun bir an önce gelmesini diliyorum bu akşamda diğer akşamlar olduğu gibi. tanrım beni niye bencillikle sınadın? belki her şey daha farklı olabilirdi, belki bir gün insan bile olabilirdim.
Sunday, August 28, 2011
Wednesday, August 24, 2011
we guarantee.
'seninle dünyanın sonuna kadar geleceğimi söyledim
ve aynı ben üşendim sebepsiz bir 11 kilometre yürümeye..
anlatsan anlamayacağımdan değil,
bilmediğinden yürüyemedim..'
der gibi aralandı dudakların
ya da bana öyle geldi..
yürümedi de işte seke oynaya
aksayan tek bir ayak karışınca aramıza
seni dinlerken ben kendi sessizliğimden sıkıldım
sen de beklemekten yoruldun her geç kalışımı..
ben gelemedim ya
şimdi yürüyelim desem bir başkasına..
sen de beklemedin umduğundan fazlasını,
nereye kadar değil mi..
boşver de..
-önemsizdi zaten- i ekle
unutur gibi çekileyim geldiğim yere..
oysa bilmeden ne cahil,
ne mutlu, ne mesuttum,
şimdi farkettim
anlayıp konuşabildiğim
hiç bir dilde karşılığı bile yok
hissettiğim şeyin..
anlatmaya çalışsam anlar mı sanıyorsun
peşinden geldiğim?
tokluk hissi duyguları bastırır ya,
yemesemde olur gibi ekmek arasını bu saate..
açlığı istiyorum umudun arasına.
muğlak yanlızlığım
ısırıyor beni diğer gecelerden farklı..
ama bil ki
henüz hazır uyumamışken göreceğim kabusuma
göremeyeceğim rüyaları nafile olsa da düşlüyorum..
cennetim ve cehennemim bu dünyaya ait
her ikisininde duvarlarında çizdiğin resimlerin
gözkapaklarımın ardına gizlenmiş..
bilincim yerindeyken göremeyeyim diye bu dünyada
uykularımının çalınmasının hemen ertesinde.
neye evrildim, neye sebep oldum bilmeden
gereğinden fazla uzattım bana ayrılan 2 dakika 40saniyeyi*
ve aynı ben üşendim sebepsiz bir 11 kilometre yürümeye..
anlatsan anlamayacağımdan değil,
bilmediğinden yürüyemedim..'
der gibi aralandı dudakların
ya da bana öyle geldi..
yürümedi de işte seke oynaya
aksayan tek bir ayak karışınca aramıza
seni dinlerken ben kendi sessizliğimden sıkıldım
sen de beklemekten yoruldun her geç kalışımı..
ben gelemedim ya
şimdi yürüyelim desem bir başkasına..
sen de beklemedin umduğundan fazlasını,
nereye kadar değil mi..
boşver de..
-önemsizdi zaten- i ekle
unutur gibi çekileyim geldiğim yere..
oysa bilmeden ne cahil,
ne mutlu, ne mesuttum,
şimdi farkettim
anlayıp konuşabildiğim
hiç bir dilde karşılığı bile yok
hissettiğim şeyin..
anlatmaya çalışsam anlar mı sanıyorsun
peşinden geldiğim?
tokluk hissi duyguları bastırır ya,
yemesemde olur gibi ekmek arasını bu saate..
açlığı istiyorum umudun arasına.
muğlak yanlızlığım
ısırıyor beni diğer gecelerden farklı..
ama bil ki
henüz hazır uyumamışken göreceğim kabusuma
göremeyeceğim rüyaları nafile olsa da düşlüyorum..
cennetim ve cehennemim bu dünyaya ait
her ikisininde duvarlarında çizdiğin resimlerin
gözkapaklarımın ardına gizlenmiş..
bilincim yerindeyken göremeyeyim diye bu dünyada
uykularımının çalınmasının hemen ertesinde.
neye evrildim, neye sebep oldum bilmeden
gereğinden fazla uzattım bana ayrılan 2 dakika 40saniyeyi*
Tuesday, August 16, 2011
everybody loves a loser.
suyun üzerindeki
iki diz kapağı
gözden kaybolmadan
kırp tek gözünü
gülümse geri
ve dilinin ucundakini unutma
dalarsa ki an meselesi
bekle
çıkmamı
aşağıdan
o zaman söyle
beş santimden
..
iki diz kapağı
gözden kaybolmadan
kırp tek gözünü
gülümse geri
ve dilinin ucundakini unutma
dalarsa ki an meselesi
bekle
çıkmamı
aşağıdan
o zaman söyle
beş santimden
..
Monday, August 08, 2011
Subscribe to:
Posts (Atom)