Sunday, October 31, 2010

boşver-me!

sanırım kadıköy'ün en güzel
şeyiydi bana çarpan..
gülümsediğine yemin edebilirim,
beni savururken
olduğum yerin beş metre ötesine..
öyle güzeldi ki dişleri
gördüğümde..
geri döndüğünde;
bazıları kötürüm kaldı ardından,
bazıları da müzmin aşık..
ben mi?
evet,
tüm çirkinliğime aldırmadan..
yine,
yeniden,
o aynı bilindik
his.
kulak kabarttığım
hayal meyal isminin yanında
sadece soyismini biliyorken,
yetmez mi  onu bulmaya?
ondan bir tane daha
olabileceğini düşünemiyorum.
eğer bulursam,
ki sarhoşum resmen
geriye alınmış bir saat aralığında..
kimine göre 2 kimine göre 3..
diyorum ki,
evet kadıköy'ün en güzel şeyiydi kesinlikle.

Friday, October 29, 2010

nothing compares..

maybe the problem is, that you broke my heart into a million pieces and so my cock doesnt want to be around you anymore.

her şey içeri girip çıkmak ve ne olursa olsun
arzulanmanızdan ibaret ya..
hep etrafınızdaki olayları
olduğundan daha da karmaşıklaştırıp,
ne olursa olsun mistik bir hale getirmek
onları..
aklınıza soktuğunuz düşüncelerle
basit olanı zorlaştırmak,
başkalaştırmak..
''neredeyse'' -mistik- bir hale getirmek.
evet anılarınız birikiyor,
ne mutlu size her geçen gün.
ağzınızdaki o tatla beraber..
içinize dönüp baktığınızda
karşılaşabileceğiniz tek şey bir süre sonra
ağzınızda kalan o boktan tadın
eski size ait olduğu..
ayın aynı şekli,
gecenin aynı renginde..
hatta iliklerinize kadar sizi ıslatan yağmur
bile aynı.
ee?
her şey içeri girip çıkmak ve ne olursa olsun
arzulanmanızdan ibaret ya..
..
..
her neysen bit artık.
evet, erkek olmak böyle bir şey olmalı.

Wednesday, October 27, 2010

nadnah.

Bence bu senin ilk denemen, doğru mu?
Evet. Köprülerde yaşamıyorum.
Ben yaparım.
Neyi yaparsın?
Köprüden atlamaya çalışmayı mı?

Hayır, insanları işe alırım.
Kimleri?
Asistanları.
Tükenmiş kadınlar benim sermayemdir.
Genellikle onları burada...
...ya da baharda,
yüksek çatılarda bulurum.
Kışın köprüleri tercih ederler.

Benim gibi.
Hayır.
Senin gibiler değil.
Düzeltilemeyecek durumda olan,
kolu bacağı kesilmiş kimseler.

Onlara ne yapıyorsun?
Iskalıyorum bazen.
Bu bir denge meselesidir.
Yaş 40'ı geçtiğinde,
bıçak fırlatma düzensiz bir hal alıyor.
Bu yüzden köprüdekileri işe alıyorum.
Yardım etmek istiyorum.
Her şeyi bitirmek istiyorsan,
deneme evresi için seni işe alabilirim.

Hayır teşekkürler.
Kendi başımın çaresine bakarım.

Tabii. Haftaya yine buraya gelip
ayakkabılarına bakıyor olacaksın.

Fantezi tekliflerinle beni kandıramazsın.
Köprüdeki üzüntülü bir kızın
kolay hedef olduğunu sanıyorsun.

Yeter artık!
Kusura bakma!
Asla hedeflerimle yatmam.

Bu senin sorunun!
Senin peri masallarının arasında kaldım.

Atlamak istiyorsan...
...atla.
Nerede olacaksın sonra?

Yakında öğrenirim.
Aptal mısın, nesin?
 
.. evet, bugün gördüğün bendim.

Monday, October 25, 2010

ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata.

ama sen varsa yoksa
'' sadece mutluydum sandım .  '' dememi bekle ..
'' hata yaptım . '' diyebilmek için .
işte bunun farkındalığı ;
hala eğiren , kalbimin
yünden kazağını ..
zaman desem
zaman değil kaypak olan ,
e o zaman insanlar olmalı desem
kendimde aramaya başlarım suçu
bu seferde ..
görmek ve düşünmemek ne mümkün
bugüne uzak kalmış olanı ..
ama ben kötü bir şey yapmadım ..
sadece ördüm , ördüm ve yine ördüm ..
şimdi benim için atamayacak kadar
sımsıkı göğsünün içi  ..
geldi ya aklıma ..
..
..
ayakların soğuk mudur şimdi ?

Friday, October 22, 2010

üçüncüyü tangoya götür!

rastlantılar mı
biraz fazla ?
hangi durakta
kimi mi bekliyorum ?
ne mi farkeder ?
olmadığımı
düşündüğüm
yerde bile
düşleyebilirken
üstelik ..
bu her şey be!
evet ,
sen
3.balık ..
özel olan ..
ikisini de aynı
zincire geçirebilirsin
değil mi istesen..
evet
zaten sen de
biliyorsun bunu .
..
'' that says it all ! ''
.

Thursday, October 21, 2010

imagination.

In the world of my mind,
There’s nothing I wouldn’t do,
To cast away.


hepimiz biraz ilgi orospusuyuz ya..
kimimiz gülerek mutsuzluğunu perdelemeye,
''arkadaş''larının yanında gece ve gündüz
her ayrı zaman dilimini programlamaya dursun..
ben başorospu olarak
beklemeyi sevmiyorum,
haber vermeyi sevmiyorum,
sıraya girmeyi sevmiyorum..
ve en önemlisi
kabullenmeyi
sevmiyorum.
nereye kadar değil mi?

Tuesday, October 19, 2010

she's my heroine.

daralıyorum hala aynı yerde ,
aynı satırbaşında ..
ayracında saçlarının durduğu yerdeyim ..
bir köşede şimdi gözlerimi ayırmadan ..
açıp okuyabileceğinden değil elbette ..
gece beliren yasaklardan biri bu da
kendime koyduğum ..
düşlemek .
öldürebilir miyim diye sandığımdan hatırlayamadığımı ..
bilmediğim bir şeyi unutmaya ,
benden gizlemeye mecbur aklım .

Thursday, October 14, 2010

175 ml kaynar su +dök üstüne kisiel'i + 1 dakika karıştır, tamam .

tüm süheylalar
birbirine benziyor ya..
ben benim süheyla'ma seslendim
benimki başını çevirdi..
o çevirdikçe de
yazdıklarım bana sırtını..
ben süheylalarla ilgili
yazamıyorum artık,
sen yazıyorsun..
demek ki
hala yüzüne bakabiliyorsun
senin süheylanın..
ben bakamıyorum.
..
senin yazıp,
benim yazamamamdan..
haset ondan,
bencillikten yani.
selam ederim.

you don't take a photograph, you make it.

libido
dedik
madem..
mesela bu
ve arka planda
fever ray.
döner misin?
güzel
olanı
arzulamamak
mümkün
değil
çünkü.
evet ,
ters bir durum
olursa
hemen
arıyorum
155'i.

Saturday, October 09, 2010

nova goes boating.

iki farklı zafer çabası.
birimiz yenilmemek için hayatta,
birimiz diğeri yenilmesin diye.

unutma ki sen güzelsin,
hayat değil.
..
sivil palyaço' ya
selamla karışık haset..
evet, anlamsız bir hayatı
ısrarla yaşayan ezik
dışarıdan görünen ..
sırılsıklam kalanda o
bugün yağmurda ..
..
aşağı,
aşağı
ve yukarı..
kendimi çekiyorum
koluna girerken aslında..
5 liralık şeffaf şemsiyenin altından
şeklini beğendiğim bulutları
izliyorum karaköye yürürken..
topuklular hep kalbimin
üstüne denk gelir ya,
artık acıtmıyor
altı boş olduğundan  ..
kendim çekiyorum
bildiğimi,
bildiğimi de bir ben çekiyorumdur
diyorum.
uzanıyorum
taşların üzerine
ve güzel kokuyorum ..
hatırlanabilecek kadar
güzel hem de.
..
hoşgeldim yeni yaşım.
..
seni unutmam mümkün değil.

Sunday, October 03, 2010

how to destroy angels.

bir otel odasına karar verilmiş,
ardından kimseye görünmeden girilen
resepsiyona uzatılmış iki kimlik kağıdı.
soluk beyaz çarşaflara uzanınca
arka avluya bakan pencereye karşı
gerek yok örtünmeye..
zayıf  bir kalbi  öpecek iki isimsiz 
sadece birkaç saatliğine.. 
bu başlangıcıydı.
for we're living in a safety zone
don't be holding back from me
we're living from hour to hour down here
and we'll take it when we can
hava karardığında ayrı yollara düşecekler
aranızdan geçip..
biraz ağrıyacak yanları belki..
ama sonunda yine 
varıcaklar başka birilerine
aynı sizin gibi gülümseyecekler onlarda .
hatta sizden farksız .
bu da istediğiniz..
son.
there is no hell
there is no shame
there is no hell
like an old hell
there is no hell

..
kim yanmayı ister.

Free Hit Counter