Friday, April 30, 2010

ulan sen kimsin ?

her zaman uyarılmayabilirsin , bazen de uyarılmazsın .. bu istenmemenden değil , istememenden kaynaklı olabilir çoğu zaman iddaa ettiğinin aksine .. alfalar , betalar .. önceliğin yoksa ; demeyi zaten bilmediğinden o ''hayır'' ı diyemezsin , hazırlarsın kendini .. yetinenler .. yetenler .. vazgeçenler  .. farklı olmak zorundasın herkesten  ve en az onlar kadar iyi olmalısındır hep , yok daha iyi olmalısındır .. karşılaştırılmayı sevmezsin ama içine işlemiştir sonuçta en çok da istemediklerin .. en acımasızın yine sensindir . iyi giderken işler bozması kimi zaman fazlasıyla kolayken , sarpa sararken azami dikkat getirir devrilmemek için dersin kendine .. buna benziyor biraz dersin .. ehliyetinin olup olmaması asıl problem değil sonuçta hareket halinde bir aracın içindeyim .. içindeyim . sarfettiğim onca aptalca , gereksiz cümlenin de aklımda olması cabası .. 
- ulan sen kimsin ?
birkaç dakika sonra yol bitecek ve içmediğim sigaranın dumanı üstüme sinmiş olacak ver o zaman bir fırt çekiyim daha alıcağım darbenin şiddetini hesaplıcam zamanım yeterse ..
evet o kadar güçlü ki akranlarına göre .. biliyorum .
tamam da ne gerek var şimdi bunlara değil mi ?
bu kadarını bilmem gerekmiyordu ama yine de gördüm sonuçta , bir eksik bir fazla ..
ve güzellik önemli olmalı sonunda '' her şey bunun içindi .'' demek için ..
bulmak istenince bazen o kadar kolay ya ..
buldum , baktım , okudum biraz , sonra nasıl göründüğünü inceledim ..
- ulan sen kimsin ? (2)
yetenler istenmez , 
vazgeçenler beklenmez ,
yetinenler de istemez ..
buraya başka bir kelime bulmalı..
farksızlık artık tek farkımız söylendi ,
başka ..
öfkeyi akşam güneş batarken gezdir biraz , eve de ayakkabılarınla girme .
denerim .
ağız dolusu daha fazla hissederek bu sefer
- ulan sen kimsin ? (3)
son.

Thursday, April 29, 2010

kimsenin en sevilmeyeni ..

Ich bin zwischen zwei Welten geraten .
Doch habe ich nicht das gefunden was ich suchte .
Während ich glüklich war bei dir ,
überkam mich Traurigkeit wegen ihr .
Es ist unmöglich zwei Leben zu leben .
Zu oft habe ich das versucht .
Die Zeit kam und die Zeit ging .
Alles bleib beim Alten .
Zu viele Tränen .
Zu viel Blut habe ich vergossen ,
keinen Ausweg gefunden .
Während ich nach einem besseren Leben strebte ,
habe ich euch vergessen .
Alles brennt mir zwischen den Fingern .
Zwischen zwei Welten bin ich geraten .
Während ich glüklich war bei dir ,
überkam mich Traurigkeit wegen ihr .

.. olmak göt ister .
kaba gibi gelsek de ..
ne almanca ne de ben ..
değiliz .

Wednesday, April 28, 2010

blog .

 '' sana güvenmiyorum .''

Tuesday, April 27, 2010

time is nothing .

hayal edebilesin diye , 
zamanı geldiğinde hazırlıklı olmayasın diye , 
o zaman olacağı gibi olsun diye , 
daha fazlasını söyleyemeyeceğim . 
birbirimizi tekrar göreceğiz . 
o zamana kadar dolu dolu yaşa . 
çok güzel olan bu dünyada var olduğunu hisset ... 
hava karardi ve ben çok yorgunum . 
seni seviyorum , 
daima ... 
zamanın hiçbir önemi yok .






time stops .
[ ]

Sunday, April 25, 2010

what you seek is seeking you* .

' şu an ne çıkarsa ağzımdan saçmalayacağım '
dedi adamlardan biri ..
'susmak en zordur hep benim için
ama konuşamadığımı öğrendiğimden 
beri kolayına kaçıyorum bende ' ..
..
'' ben sadece yola çıkabiliyorum ''
dedi diğeri,
''kalabalığın arasına giriyorum 
hiç bir zaman onlardan biri olamayacağımı 
öğrendiğimden beri '' ..
..
*rumi.

Saturday, April 24, 2010

maybe i have a friend in the volcano .

 - daha önce size anlattığım her şey ...
... bir yalandı . esin falan umurumda değil .
ne istediğimi ifade etmek için doğru sözcüğü nasıl bilebilirim ?
istediğim şeyi gerçekte istemediğimi nasıl bilebilirim ..
ya da  istemediğim şeyi gerçekte istediğimi nasıl bilebilirim ?
bunlar anlaşılması zor şeyler .
onları adlandırdığımız an , anlamları kaybolur ...
... erir , çözülür , güneşte kalan bir denizanası gibi .
bilincim vejetaryenlik istiyor , dünyayı ikna etmek için .
ama bilinçaltım , bir parça kanlı et için çıldırıyor .
ne istiyorum ?


1979.

Wednesday, April 21, 2010

tuz kadar !

durdu.
çağırdı.
düşünmedi.
gitti.
kırpmadı.
yine
olsa
yine.
zaten
tam da
bu yüzden
o
o.

azalmayan bir şey , mutlaka çoğalır .

Saturday, April 17, 2010

mungan'a sorulmayacak soru .

uzun uzun yazmaya gerek yok
rahatsız etmeye de
nasıl olduğunu merak ediyorum
sadece .

herkesvebirkaçkişi'den.
sele kapilan her zaman birkaç kisi ...
kiminin hayatı yalnızca unutkanlıktan ...
kimi ayrılamaz karanlıktan ...

de ki ..
suyun içinde dibe çekiliyor gibi hissedeceksin
ilkin güzellikler siliniyor gibi hissettiriyor
güzel hiç bir şey kalmadı diyorsun
sonra
kendimi kandırdığıma inanamıyorum galiba
gelecek ..
daha sonrası bende bilmiyorum
henüz okumadım
bitmesin diye eski sayfaları
tekrar tekrar okuyorum
çevirmiyorum bir şekilde işte ..
evet yanlış farkındayım .

unuttum diyorsun bir gün .
anımsamak için
karanlıkta bir dua okuyorsun
kendine 
gülümsüyorsun .
'hoşgeldin.'

bugün ne yapmalıyım
daha da yaşanmaz yapmak için
pamuklar içindeki
ağrısız hayatımı ..
sağlığım var şükretmeliyim
tüm hastalıkları
uzun uzun
atlatıyorum .

herkes acı çekiyor yazılanlara bakılırsa
kimse birbirine acımıyor gördüğüm kadarıyla
kimse acısız yapamıyor anlaşıldığı üzere
ortak kanı ;
kimse kendine acımıyor yahu !
tanrım hepimiz acınacak haldeysek
yukarıdan gördüğün kadarıyla
acımız , kısa ve acısız olsun
amin o halde .

at - one - meant .

hangisini verebilirim sana?
gerçekliği mi , dürüstlüğü mü ..
sudan çıkmanı bekliyorum .

come back , come back to me .

'' insanlarin özgür iradesi yoktur . kötü veya iyi olmayi insanlar seçmez . bir insanin cennete veya cehenneme gideceği doğduğu an bellidir . ''
her şeyin bir açıklaması olurdu değil mi böylelikle .

yandığını görüyorum ,
yandığını gördüğüme yemin edebilirim istersen ..
buradan daha iyi göründüğüne
inanıyorum  ..
uzaktan kokusu burnumu yakıyor tuzun
yakına gelemem 
gelirsem gidememi bildiğimden ..
istenmeyi özledim belki ..
ama istemeye saplı tüm aklım ..
bilip bilmediğini bilmiyorum 
önemsemiyorum önemsenmeyi
artık ..
bir tek
arzulandığımda
üzüldüğümü düşünüyordum ..
ve artık arzuluyorum gece ve gündüz
uykuda ve rüyada ..
hatta senin düşündüğünü
senden bile fazla ..
artık üzüldüğümü biliyorum .
ve bir faydasının dokunmadığını da ..
benim görmediğim
bir rüya önce kabusa döndü
sonra gerçek oldu gözlerimin önünde ..
dürüst mü olmalıyım , gerçeğimi kabullenmeliyim
her nasılsa ..
her ikisinde de yokum ..
ben yazsam ve sonu farklı olsa 
beni katmadan ..
asla .
..
daha önceden yaşamadığımı bilmiyordum .
şimdi biliyorum .
hayatımı kurtadığın için sana hep minnettar kalacağım .
bana her şeyi gösterdiğin için .
varsa daha görmediğim göstereceğin için belki de .

bunu bugün gördüm ..
anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek
hasta gönlüm yine hicranını yalnız çekecek
belki ruhum seni çılgınca severken ölecek
yine sensin beni bir lahza şifayab edecek

 s.p. a.j. için bestelemiş.
 ve gülümsedim kendi kendime ..
ama benimkisi delilikten .
"soyadlarımıza bakıldığında anlaşılır efendim. o koskoca bir kaynak, ben ise sadece bir pınarım"
bugün öyle bir güneş vardı ki ..
rengim değişti ,
altında .
seni çok özlüyorum her kimsen
her neredeysen 
her kiminleysen
.

Thursday, April 15, 2010

ich bin alice .

you know it's been on my mind
could you stand right here
look me straight in the eye
and say that it's over now

..........
hani seni delirtmeme ramak kala
geçen işte senle otururken
yanımızdaki elemanlara verip veriştirmiştin ..
durmuyorlar  kavga etmeden
yapabileceğin bir şey yok dedim ..
kimseyi bulamayıp yalnız başlarına kaldıklarında
kendilerine sarıyorlar ..
bizi ilgilendirmiyor
beni , seni .. siktir et
kafam güzeldi
sarhoş değildim ama psikolojisine
girmekten kendimi alamıyorum
bir an çok eğlenceli geliyor ister istemez ..
işte o yaptıklarımdan sorumlu değilim hissi ..
biraz vandallığa kaçıyor tepkilerim
bir de tam anlamıyla sarhoş olsam
kesin sağlam bir dayak yemiştik
benim yüzümden ..
ya da sahiden deli zannettiler de bulaşmak istemediler
ne yapsaydım aklıma getirdin
aklıma geldi
ve tekmeledim bende oracıkta
kamu malı değil ya ..
sonra eve gittik
içmeye devam ediyoruz
biraz ağladım kendime gelince
sen sızmıştın ..
seni görünce kaydım ben de
uyumuşum ..
rüyamda bile tartışıyoruz oysa
daha da doğrusu
o bir laf söylüyor
cevabı olmayan bir soru bana ..
ve çıkaramıyorum her nasılsa
belki her şeye sıkıcak bir şey buluyorum mantıklı mantıksız
ama yok olmuyor
uykumun hangi evresindeysem artık
bir süre toparlanamıyorum
sonuçta istemeye istemeye uyanıyorum
sabahın abuk bir saati
dönüp duruyorum
her gün aynı gün
ne yaparsam yapayım sonuçta tam bir günün ayrı ayrı kesitleri ..
her gün hayatının son günü gibi
sadece farkındasın
tabii yapabileceğin şeyler sınırlı
ben gibi değilsin
aklıma gelen her şeyi yapabilme
ehliyetim var
aklıma düşmesi yeterli senin aksine
yok kaybedecek bir şey olmaması durumu değil bu
izlediğimiz o elemanlardan farklı olarak ,
hep kazanabileceğim şeyler olduğuna inanıyorum ben
sadece bazen nasıl yapabileceğimi
unutuyorum ..

dün gece ..
karşılığını alamadığında nefret edemiyorsan işte bu o ..
bak dün gece de tam tersini söylüyordum işte böyle biriyim
her ikisinde de ciddi olan biri ..
bunu ben dedim .

yeah we pay our debt sometimes ..
yeah , hem de çok pis ..
sanırım kanser olucam .
diriye ölmek kolay .

Wednesday, April 14, 2010

consciousness is a terrible curse ..






















excessive consciousness is a disease.

Monday, April 12, 2010

closer , closer , closer .. thank you.
















now lets look closer ..


















- her şey bunun içindi ..
+ evet ..
- değdi mi ?
+ boşver , ben boy vericem.
- sığ.
..

yıllar sonra girilen bir sınavın ertesi günü
nisan ve 12 .

Sunday, April 11, 2010

centre.

ne yapabilirim.. hiç bir şey değil mi ? bir ara diliyordum, bencilce geldi hem de çok .. beni çıkardım içinden ben de dayanamayıp.. sonra üzüldüm kendime hiç olmadığı kadar , her rüyamda yerimi belli ettim ve yakalandım her seferinde ..  belki uyanmadım ama uyanamadım da kendi başıma ..
evet bir uyku var uyuduğum ama bana ait değil rüyası .. anlayamıyorum gerçekten anlayamıyorum .. daha doğrusu ayılamıyorum ..  biliyorum ,  yokum .. en çok sizin dilinizde ya bu kelime .. boşluk diyorsunuz ya siz .. bunun boşlukla bir alakası yok daha çok bir oyuk bu  .
aynada bakıyorum   kendime .. biraz daha zayıfım , devam ediyorum da oymaya bir taraftan .. saplantı değil mi bu .. saplanmak , batmak daha çok batmak .. sahilin tersine atıyorum kulaçlarımı ..  varoluşa .. ne çok severim bu kelimeyi .. hiç yaşamamışcasına sanki .. daha önce hissetmemişcesine .. bu vazgeçilecek ya da yarım bırakılabilecek bir şey değil , nefes almaya yakın ..  eğer kumsalda benim için bir şey yoksa.. bu kadar yorgunken yalnızlığa çıkmak.. benim yerimde olmayı düşünün her ne kadar önermesem de ..
evet merkezimde o .. uydusu değil .
tek başına .. inatçı olduğumu düşünürseniz bunun onla bir ilgisi yok ..
kanım çekiliyor benim anlatmam imkansız , bu gece daha bir başka üstelik  .. 
ve gülümseyerek karşılıyorum bu havaleyi , ne yapabilirim ki daha başka .. 
evet kusursuz bir şey boka sardı uzunca zaman önce ..
hatasız demedim .. başlı başına boktan üstelik ..
sakın diyor arkadaşım yüzüme baktığında , bilmeden en çok yaralayacak olanı dayıyor kulağıma ama ..
sen bilirsin diyorum .. eninde sonunda yapacağım bu ..
yapıcaklarımı öncesinden yazıyorum .. inanıp inanmamak sadece benim bileceğim bir iş..
yara .. ben kabuk diyeyim en iyisi .. daha samimi .. hani düşmüş olan ..
üzgünüm , gerekirse herkes bok yesin ama bu kadar acıtan bir şey yok , hoyratlıksa iddaanız ..
biliyorum kıyaslayacaksanız çünkü .
evet merkezimde , göğsümün altında ..
beslediğim bir ağrı evdekilerden habersiz ..
farklı kokuyor  üstüm başım . 
aşağılık geliyor belki evet ama ayaklarımın altı sizin bastığınız yer değil bu gece ..
müzik hep vardı ondan değil bizden önce de vardı sonra da olacak tabii ki
herşeyi bağlamamalı lütfen ..
ne kadar benzese de mizansenler .
kolaya kaçmayalım .
pornopop ..  her biri değişik kokan tüylü organlarımız ve yakınlarında dahil etmeyi ihmal etmediğimiz kalbimiz , düzensiz atışlarıyla sürekli uykularımızı ısrarla piç eden et parçası .. imkanım olsa duvarına fırlatırdım düşünmeden . evet , bu kadar ucuz aslında .

Saturday, April 10, 2010

talk show host.

 1.
düşünsene
bunu geçirebilecek bir ilacın var mı ki senin?
baş ağrısıyla uyanıp ayılamayan
oğlanlar için ertesi gün hapını icat ettin sen
ve aslında saklıyor musun bunu onlardan ?
bir kadın için ..
duy da inanma.
sadece yukarı ve aşağı gidip geliyorsun
kafamın içinde ..

2.
şimdi hiç biri diğerine uymuyor bak ,
bu sefer en güzel oyuncağını
kurcaladın , bozdun ve
sonunda kırıldı elinde bu da ..
ve bir sürü parçasıyla ayaklarının dibinde
şimdi ne yapacaksın?
bu senin kalbin .

3.
yazılanları okumuştum
dünün gazetesinde..
şimdi de senden nefret ettiğimi düşünüyorum ,
mutlu olmayı beceremediğin için.

4.
birileri alıp götürecek sanki seni
gecenin bir vakti ..
sorun değil diyorsun yine de

tek istediğin kendin gibi olman .
belki bu gece?
sanmıyorum ama
hazırsın yani bu kadar..

..
i'm ready
i'm ready, i'm ready, i'm ready..

Thursday, April 08, 2010

i pass satellites.

you're so bitter,
your complaint.

Wednesday, April 07, 2010

blank page..

.. is all the rage zaten ama..
durmaz devam edersin..
zaten hiç laf dinlememişsindir..
bazen iyi olmuştur sonuçlar
iyi ki de dersin,
bazen facialara yol açmışsındır
ahh dersin..
vardığın son'uçlar'
hesaplayamayacağından değil
hesaplamadığından yüzleştiklerindir hep..
'böyle' olması gerekiyordur belki de
dersin..
mutsuz musun, üzgün müsün
diye sorarsın kendini sık sık karşına alıp,
bir cevap almak istersin
ve bunca zaman sonra
duymak istemezsin 'bilmiyorum'u..
bilirsin kendi içindeki cevaplardan başka
şeylere inanmazsın 
'doğru'  olsalar bile ..
zamanın birinde hırlarsın hayaletlere
zamanın birinde hayaletlere inanmaya başlarsın..
büyümek böyle bir şey galiba dersin..
.
..
...
sanırım yetişemedim şarkılara,
filmlere,
ve yazılanlara
her bir köşebaşı tutulmuş
görünüyordu daha kalsam ne farkederdi?
belki çok, belki az..
yapılanlar değil yapılmayanlar önemli olmalı artık
bunca zaman sonra..
üzgün müyüm, mutsuz muyum sence?
cevabım..
yine tam benlik şimdi yazmaya kalkıştığımda.
hep yağmur yağsın istiyorum..
perdeler sıkı sıkıya kapalı
olsun mümkünse..
gülümseyeyim bazen,
bazen burnumu çekiyim sessizce..
..
en çok..
en çok içimde bu bastıramadığım
geç kalmışlık hissiyle
yatağında yarı ölü uzanıyorum..
özür dilerim 'yatağımda' uzanıyorum.
verecek bir cevabım
olmadığını biliyorsun.
..
yağmur durduysa
belki başlar yine birazdan..
başlarsa
yalınayak
kumsala kadar
koşabilirim
senin için..
bir nedenim yok,
yapabilirim sadece
bilmeni
istedim
..
.
.

take a day plant some trees
may they shade you from me
may your children play beneath


















novadore.

Sunday, April 04, 2010

ek kontenjan.

kırık kalpler kontenjanını tamamen doldurduklarından..
onlar ve acıları. onlar ve kırılganlıkları. 
onlar ve sırları. 
onlar ve kırık kalpleri. 
onlar ve onlar. 
...
siz, 
cam fanuslarının önünde tepinmektesinizdir.
p.m.
----------------------------------------------------------------


sesin kısıldığında
kalın ama dipten çıkıyor..
bu halde
sonuna kadar gelmeden de
anlamını yitiriyor zaten
diyeceklerin karşındakine..
en son denemende
zorluyorsun bir de
çatlıyor güzelcene,
sonra gelip
çocuğun biri
konuşuyor senin
yerine
bir kaç gün..
geçiyor.

Friday, April 02, 2010

[son defa] edit.

14 yaşın heyecanı vardı dün
rüya'm gerçek oldu
hatta konuştum her biriyle dokundum gerçekliklerine
an'ı hissettim..
tek başımaydım, olması gerektiği gibi, 14 yaşımdaki gibi.
sadece müzik değil bu,
14 yaşında henüz varlığından habersiz olduğun
'tutkularınla' tanışmak..
ve olması gerektiği gibi de oldu..bilemiyorum
14 sene önce şu an olduğum kişi olmayı ister miydim bilemiyorum..
renkler değişti, evet hem de defalarca
ama tutku hep aynı kaldı içimde..
son defa?
kim bilebilir ki.

yabancım..
çerezi paylaşalım dedim bu bana fazla gelir mundar edeceğim yoksa
midye söyledim eksik olma dedi
o daha iyiymiş dedim
geldi yanıma yer açtım  tanımadığıma
benzettim ama sanki birine
ismimi söylemedim o da sormadı zaten 
şerefe dedik extra'mla premium tokuştu..
ses yok ama var bir şeyler belli bir iki havadan sudan cümleden sonra
kim ilk açtı bilmiyorum muhabbeti ama
muhtemelen 'içiyorsun, derdin benden büyüktür' benzeri bir şey dedim
tek bir nefeste.. yaşımı sordu
yaşıtımdı..
'insan derdi en iyi  yabancıya anlatır' dedi sonra
'niye senin derdin benimkinden küçük olsun ki istersen dinlerim' dedi..
'o kadar zaman oldu ki boşver' dedim sonunda - anlatacak bir şeyim yok..
baktı benden ses yok
üstelemedi ama kafasını geri çevirdi benden yana
anlattı
kızımı düşünüyorum dedi..
ismini sordum miray dedi
hem güneş, hem ay gibi, parlak.. çok güzel dedim, allah bağışlasın
kaç yaşında dedim

20 günlük dedi
ama erken doğdu kuvözde şuan..
yüzüm yanmaya başladı çünkü
hani derler ya herkesin derdi kendine büyük
ben kendi kendime sallanırken kabuğumda,
sesini duydum içimdeki çıtırtının
..
..
solunum cihazına bağlı
belki yaşamayacak olan parçasına ağlayamıyordu bile
-gerçek erkekler ağlamıyordu, evet..
mucizesini kaybedecekti bir kabullenme vardı hatta
sabrediyordu, ağlamıyordu..
senin yerinde olmak isterdim dedi anlatmazken kendimi..
ben anlatamadım yine neyi anlatabilirim ki
hangi yüzle?
kavrukluğun kokusunu aldım mı yanımda
doğrucana susuyorum bir süredir bugünlerde..
ağzımdan çıkamadı yine bir tam cümle..
artık biliyorum, kesinlikle yanacağım ama benim yanacağım yer bu dünyada değil..
sabretmek de beceremediğim tek şey galiba 
birden döküldüm
'sen ağlamıyorsun bari ben ağlayayım' dedim o zaman..
gülümsedi bana..
burnum sızladı.. çok geçmeden.. geldiler bir bir
nisanın ilk gecesinde yanaklarımdan aşağı atladılar
ve oradan  denize ayaklarımın ucundan..
usul usul..
kızdım bir yerlerde bir şeylere
en çok kendime kızdım..
küfrettim kendime..
rahatla dedi değmez hiç bir şey için
her şey bir sınav
doğru bir insanım demek ki sınanıyorum bu hayatta
isyan etmek en kolayı ama söylesene eline geçen ne sonunda..
oturduğum yakaya baktım yağmur yağıyordu sanırım
bir kaç şimşek saydım..
bunu bana söyleyen kaçıncı kişiydi..
evi uzaktaydı oturacaktı biraz daha telefonu çaldı ifadesi biraz belirsizleşti
ben kaçıyorum dedim ben de yolcuyum dedi kalktık beraber
kendine iyi bak her neyse dert etme dedi
geçmişe değil geleceğe dön yüzünü
değiştiremezsin artık ne yaşadıysan
değmez hiç bir şeye
gülümsedi gitti..
o geçite saptı ben yokuşu tırmanmaya..


kulağımda müzikle
yukarı yürürken sallanıyordum saymayı bırakıcak kadar içmiş bulunmuştum 
farkında olmadan..
ama algım olabildiğine açık..
alkolün boşluğuna ihtiyaç duymamam bundan sanırım..
hissetmek için yardımcı gereçler gerekmiyor çoğu zaman..
kabul piskopatlık da var serde az biraz..
ama ağırlaşmak istedim kendimi sakinleştiremiyorum çünkü
çok güçlü hissediyorum bu farkındalıkla
bir bok değilim ki oysa ben..
nokta olmanın dayanılmaz çekiciliğini düşündüm bu 2 yakalı koca şehirde..
cidden büyük geldi..
ben değilim.
bir şeyler daha olmuştur mutlaka o saatlerde bir yerlerde hissettim..
müzik, 14 yaş diyordum hani.. hepsi aklımda hani diyorum ki üstüne
dünyanın en şanslı insanıyım herhalde bu aptallığımla..
ve aynı ben en mutlusuyum bunca mutsuzluğuma rağmen..
mutluyum kendimi kandırmıyorum..
ve mutsuzum aynı zamanda nasıl bilmiyorum tiksinmiyorum kendimden..
gülümsemeliyim dedim kendime..
gülümserken dudağımın yarık olan yanı seğirdi caddeye vardığımda..

asıl mutluluk resim, onu elde tutmak değil.. kendime sahibim.
çünkü kendimi de kandırdım en başından.
bak şimdi. buraya bi gülümseme gelecek.
mundar ettim yazıyı. ama evet güzeldi 01-02 nisan aralığı
özetlen..
soundcheckte ki muhabbet, muhteşem almancam, rıhtımdaki ağlak ben
ardından gelmiş geçmiş en zevk aldığım konser..
herşey ama herşey
-olması gerektiği gibi-
mükemmeldi.
bir yanlışlık olmalı mutlaka ya da cidden bir şeyleri değiştirdim kendimde..
bu sefer doğru yaptım..
döndük tek parça gecenin kör vakti yakamıza ağırlaşmış kafamla..
nasıldı dedi kardeşim
iyidi yahu işte dedim.. gelseydin sende..
ama yalnızdım..
iyiki de yalnızım..
iyiki de böyleyim..
mutlu ya da mutsuzluktan değilim hissetmeyi seviyorum..
her gün bir sınav benim için..
erken doğmadım belki ama yaşamam mucize gibi geliyor şimdi düşündüğümde..
1 bana 1001 de bana..
Free Hit Counter