Saturday, November 15, 2014

dert bende.

..
yatmak uyumak bizimki
dizinin dibine uzatır başını
minik nefesiyle
fırçaladın mı dişlerini
diye unutturmadan
ben yatıyorum diye
veremeyeceğim borçlarım
geçemeyeceğim sınavların
onlarcasından biri
kambur bitti ayak üzeri
sekiz durak arası
saymadım
aram kalmadı hiç bir..
anlamsız iki noktayız
sakin
yürümeyi unuttum
yatmaktan
..
.


Wednesday, October 29, 2014

4 - 5 - 6.

bir hastalık
kırmış
iki insanı
birbirine..
yan yana
gelmezler
bahanesiyle
çaresini bulmuş
işgüzar talih..
..
sonu yok gibi.

Saturday, October 04, 2014

mecha.

kötüsünü düşündü bilmediğinin,
beklemediği ise
anlayamacağıydı
sebebini..
ağırlığınca taşın altındaki bir rüyanın,
gözlerini açtığında ilk onu ezmesinin.



Thursday, September 04, 2014

expectation/REALITY.


Saturday, August 30, 2014

kamburun yeğeni.

neyi anlatsam onu kaybediyorum.

ne desem, hani olur ya günün birinde, deniz kıyısında kayalık bir yere gitmişsinizdir; elinizde bir şarap şişesi vardır; ayaklarınız çıplaktır; dalgaları seyretmişsinizdir. ya da böyle bir şeyi hayal etmişsinizdir.

boş bulunup da -ki başka türlü bir şey anlatılmaz- birine anlatırsanız, en geç iki üç gün sonra "gel!" der, "sana bir sürprizim var". hâlâ alık alık bakarsınız, ve ayıptır söylemesi, bu yaşa gelmişsinizdir, hâlâ bir şey bekler, sürpriz bir şey olacak sanırsınız.

(tüm sürprizlerin!... sizden çalınanlarla gerçekleştiğini ve yeni bir şey gibi sunulduğunu unutup.. -size müstahaktır ya neyse..).

sizi, sizin kayalığınızdan daha alçak bir kayalığa götürür, elinize daha aşağılık bir şarap verir, ve "hadi" der, "hadi mutlu ol".

Monday, August 18, 2014

behind blue eyes.


Sunday, July 06, 2014

bir Faik sen misin?


Friday, June 27, 2014

alexander the little.

hep bir beklediğimiz vardır.
oysa iyi biliriz kimsenin gitmediğini
ve
kimsenin çağrılmadan gelmeyeceğini.

666.

olmayacaklarla,
ölmeyeceklere..

dirty diana.

karanlık odanda
o sıcak, beyaz teninle
sen hiç kir tutmazsın değil mi ?

Wednesday, June 25, 2014

tabir.

yeteri kadar acıdan sonra,
bu seni kalpsiz biri değil
ruhsuz biri yapıyordu..
koku alamayan, 
kulakları sağır ve yüzü parçalanmış bir
dövüş köpeği..
neye dövüştüğünden bihaber,
yüzlerine aşık olduğu sahiplerince aç bırakılan..
bir kırma.

Tuesday, June 24, 2014

taking for granted.

bir film izledim hayatım çok değişti.

bu film ne kadar ''biz''

aynı ben, aynı sen, aynı biz.

etkilenme hemen ''piç'',

eninde sonunda herkes yalnız ölecek

''sen'' dahil.

ve hayır,

sandığın kadar özel değilsin.

zorun ne?

eksiltmedin,

öldürmeye kastettin..

ne başarılı oldun,

ne de tam olarak başarısız.


bir yerlerde, dünyanın sonu..

gün boyu uzanıp, 
günün çeyreklerine
sıkıştırmak açlıkları..
siz neye acıkırsınız bilemem gerçi
ve en önemlisi düşünmek düşünmemeyi..
hayalini kurmaktan kaçınmak hayal etmenin nasıl bir şey olduğunu..



Friday, May 30, 2014

Íñigo & Valérie.

-Merhaba.
+Selam.
+Merhaba.
- Merhaba.
+ Sanırım bilgi vermemişler sana.
- Sorun değil.
+Adın ne?
- Valérie.
+Ben Íñigo, memnun oldum.
+Beni kaldırıp yatağa götürebilir misin?
+Aslında kendim de yaparım...
...ama çok büyük efor sarf etmem
gerekecek.
Korkmana gerek yok,
pek bir şey hissetmem zaten.
Hayır üstümü çıkarmana hiç gerek yok.
Boynum dışında
hiç bir yerimi hissetmem ben.
Biraz da ellerim.
- Çok hoş kokuyorsun.
+Ne kokuyorum peki?
- Çikolata gibi.
+Çikolata gibi mi?
Bir iyilik istesem yapar mısın?
Parmaklarını oynatsana Valérie.
Parmaklarını kımıldat sadece,
senin için çok basit bir hamle bu.
Ben tek bir parmağımı dahi kımıldatmaktan
acizim.
Parmaklarımı ve ellerimi
hareket ettirebilmeyi...
...bu tekerlekli sandalyeden kalkabilip,
koşabilmeyi
...çiçeklere dokunabilmeyi ya da
bir kadifenin sıcaklığını hissetmeyi
...ve tabii senin gibi güzel bir kızı
okşayabilmeyi,
...kaç yüz bin kez hayal etmişimdir,
tahmin bile edemezsin.
Birbirimizi daha iyi anlayabiliriz Valérie.
Bazı şeyleri anladığımızda,
artık çok geç oluyor.
Kazadan beridir, ne zaman biriyle
karşılaşsam hep öğüt veriyorum.
- Ne öğüdü?
+ Hayatın tadı...
her gün çıkarılmalı, hem de tam manasıyla.
Gününü gün et!



Friday, May 16, 2014

my sweet isotopes.

keşke tüm bu yaşananlar
''sona iki kala'' rüyamızda yanan bir dünyada gerçekleşse,
dursak,
boşlukta ikiyi beklesek,
uyansak ve geçse.

Friday, May 02, 2014

shift + delete + yes.

hiç var olmamışcasına..
temiz, tertemiz..
hani uyuyarak kaçtığın boktan hayatın..
resimler, 
özel eşyalar, 
evraklar, 
mailler, 
kendin..


Saturday, April 26, 2014

Down in the ocean, one by one disappear.

If you should find yourself against the current
And light of your eyes go green to dark again
Just listen for that hymn we've always sung
'Is that how you drowned all your witches?'

Tuesday, April 15, 2014

pale blue dot.


Tuesday, February 18, 2014

that escalated quickly.

birileri gel demiş,
birileri gidecek daha,
birileri birilerini ayartmış,
birileri birilerine meyilli,
birileri birbirlerine dünden razı,
birileri birine sabah akşam ifşa peşinde,
birileri birisine su altında nefessiz,
birileri birisinin uykusunda gece ve gündüz,
birileri aldığından hayıflanır,
birileri verdiklerini alamadığında geri..
sözleri.
..
ara verin bi!

pick 'n roll.

..
çemberden geçip,
geçmemekle alakalı oysa her şey.
yoksa en basit oyunu ne kadar iyi uygulayıp,
uygulayamadığın değil.
göze hoş görünmeyi boşver,
çemberden geçti mi geçti.
ve tekrar dene.
öfke doluyken bile soğukkanlıca perdele aklındakileri diğerlerine,
tekrar ve tekrar
kaçırmayana dek
ne bir atışı ne de gözlerini.
dene ve yine dene..
ritmi yakalayana dek,
zamanı çöpe çevirmeden.
fırsatını yakaladığın ilk seferde
içine devril hayatın,
çizgilere basmadan,
temas olmadan..
temiz, tertemiz.
daha önceki hiç bir şeyle bağlantı kurmadan,
hızdan kesilmeden,
güçten düşmeden,
doğrulup içeri b(ır)ak.

Saturday, January 04, 2014

bir an cidden hak verdim, sonra geçti.

bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. Mevlanakapı'da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de Zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder.... dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlıyacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl Zagor'a kesikmiş. Zagorda kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik Sağmalcılar'a benim içimde bi sıkıntı... işi anladım tabii: Zagor'u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara Zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş Zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler Zagor'a, sonra komalık. Ankara'da oluyor bunlar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. Zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornavida yemiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel orospu. Orhan'ın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. Zagor'a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya biz de, "nasıl?" diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bi inandım orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, Zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. Yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu tınmıyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına.gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, Zagor'a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim İstanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi.bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişey demiyo. Sinop'ta oluyo bunlar. ben de döndüm İstanbul'a. doğumuna yakın, Zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip Diyarbakır Cezaevi'ne postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o halinle kalk git sen Diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden.sonra çocuğu doğuruyo. durum hemen anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın Diyarbakır'a, Zagor'un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara İstanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. Zagor'un Diyarbakır Cezaevi'nde olduğunu duymuştum o sıralar. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, Diyarbakır'a geldik diyo. baktım, sahiden Diyarbakır'dayım. bi soruşturma... Kale Mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişey demedik. 
o gece oturup düşündüm. oğlum Bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını,usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte.''

Free Hit Counter