Friday, December 24, 2010

silivrikapı.

bir kere bile düşmeden omurların yer değiştirebileceği tek yer buzun üstüymüş.

Thursday, December 23, 2010

schaub lorenz.

Ne kadar değişirsen değiş...
...yine de yaptığın şeylerin bedelini
ödersin.

Yolum uzun.
Fakat seni tekrar göreceğimi
biliyorum.

Bu tarafta ya da
diğer tarafta.

Saturday, December 18, 2010

thiospa..

taksiden indiğimde artık evde olmak için acele edilmeyecek kadar geç kalmıştım. evdekiler çoktan yatmış olmalıydı, arayıp ortalığı ayağa kaldırmanın lüzumsuzluğu bir yana, gerçekten mutluydum gecenin  bir körü göztepe sapağında.. daha önce hiç mutlu olmamışcasına, gece ve içindekiler hep bu kadar güzel miydi ya da hiç bu kadar açmamış mıydım gözlerimi öncesinde, yürüyebilir miydim buradan geriye kalanını.. böylece bitmezdi  de belki bu gece, hep devam ederdi gündüzün ilk ışıklarına kadar eve girmeden. yarın olmazdı, bugün şimdi ve bu kadar güzelken.
üşüyorum ama sımsıcak göğsümün üzeri..
güneş görünürde yok ama gün ağarırken karanlık aceleyle dağılmaya niyetleniyor gecenin ardından..
bir fırının ışıkları, belli ki gün başlayalı en azından bir posta çıkmış gevrek simitler..
kokusu burnuma geliyor ve günün ilk müşterisi ben'in avuçlarında sıcacık şimdi..
öyle gerçek ki ağzımdaki tat..
seni mutlu etmek ne kadar kolay çocuk der gibi.. bir söz dilimin ucunda, kafamın içinde o an uydurduğum bir melodiye eşlik ederken..
saatlerdir yemek yemediğim aklıma geliyor..
 eve giriyorum mümkün olduğunca sessiz,
ne bacaklarımı ne de başka bir yerimi hissediyorum..
yorgunluktan değil başka bir şey bu..
üzerimdekileri sıyırıp öylece kıvrılıyorum örtünün altına..
öyle sıcak bir ben ve karşılayan öyle bir soğuk yatak ki..
asla yalnız uyumamalı insan diye geçiyor aklımdan..
yastığın üzerine yasladığım gülümsemem..
yukarıda, yanımda, içimde ya da hernerdeyse birilerine minnetimi belirtiyorum istemsiz..
dudaklarım kıpırdıyor sadece..
gözlerimi kapatıyorum.
mutluyum.
gerçekten.
bir daha hiç bu kadar olamayacağımı hissettirecek kadar.
insan sadece yanındayken bu kadar farkında olabilir mi içine gireceği bir girdabın..
değiyor be çocuk.
günün sonunda her şeye değiyor der gibi
yenik düşüyor bedenim uykuya.
bugün bitiyor.
farkındayım.
hala.



Sunday, December 12, 2010

unbreakable.

Bu nedir diye sorarsan: 
yazın içimi rahatlatan ve kim olursa olsun (içerse içsin) tadının ve kalitesinin değişmeyeceğini öğrendiğim coke (andy warhol ) , banyomuz yapılırken aşırdığım kumlar, bilekliklerimin parçalanan boncukları, arkadaşların benim için topladığı minik taşlar -dokunma isteğim-, satıcıdan aldığım nazar boncukları, annemin sakladığı renk renk boncukların bazı renkleri, suyun üstünde ölü bir sinek.
farkında olmadığım maviliklerim.

Friday, December 10, 2010

amor fati.

la que mas queria
amor mas agitanado
amor ya mas agitanado
amor ya sin tu querer..

yani:
en çok sevdiğim sen,
çingenelerin en büyük aşkıyla,
çingenelerin en büyük aşkı ve
içinde senin sevginin varolamadığı..
..
doğmadığımız topraklara sürüldüğümüzden beri.. belki de görebileceğimizin en güzeli görünmüştür bize hep.. bir çingenenin elindeki kör aşkı; tüm dünyayı karşısına alıp, meydan okumak için tutuştuğu yegane değeridir.. aşık, tutkun veya dadanmış.. ne derseniz.

-----------------
|Capo on 4th fret |
 -----------------

Intro:

  Em                   D                  C               Bm          Em
e|----------------|---0------------|-----------------|----------------------|
B|-----0h1p0---0--|-0--------------|-----------------|----------------------|
G|-0-2-------2----|-----2h4p2-0-2--|------0h2p0---0--|-0h2------------------|
D|----------------|----------------|--2-4-------4----|-----4h5p4--2-4-0-0-2-|
A|----------------|----------------|-----------------|----------------------|
E|----------------|----------------|-----------------|----------------------|

Verse 1:
Em                               Bm              C 
Yo sé que un día volverá, trista pena, ya, déjalo ya.
Em                               Bm                C
Yo sé que un día volverá, trista pena, yo la voy a buscar
Em                 Bm    Am          Em
Y no me acuerdo de ella, amor, amor amargo
Am           Bm      Am          Em
amor bien agitanado, amor con mi querer

Chorus:
Am         Em           D                 B7 
Hoy para vivir, amor confundir, y no sabe llorar
Am           Em             D         
Hoy manana vivir, no saber confundir
              C               Em
Un amor de verdad, pero ya lo siento, ya

(Intro 2x) 

Verse 2:
               Bm   Am            Em
amor con mi querer, amor más agitanado
Am              Bm  Am              Em                        
Amor más agitanado, amor ya sin tu querer

Chorus:
Am         Em           D                 B7 
Hoy para vivir, amor confundir, y no sabe llorar
Am           Em             D         
Hoy manana vivir, no saber confundir
              C               Em
Un amor de verdad, pero ya lo siento, ya

(Intro 2x)

Am         Em           D                 B7 
Hoy para vivir, amor confundir, y no sabe llorar
           Em         D                     C                 Em,
Hoy para vivir, amor confundi, y no sabe llorar, pero un amor verdad.

Sunday, December 05, 2010

i/fucked/you/4/21/10.

aslında pek de sanıldığı gibi gerçekleşmeyebilecek bir eylem.. 2008 senesinde birlikte çalıştığımız ingiliz vatandaşı bir türk gemiciden dinledim hikayesini, şaşırdım.. 1980 döneminde, yaşadığı zulüm ve yattığı hapisten sonra ingiltere'de soluğu alan bir ateist kürt bu adam.. aklınıza, ne tanıdığınız kürtler ne de ateistler gelmesin, bu adam farklıydı.. yani kimliksiz olmaya alışmış bir adamdı ve reddediyordu zaten bütün milliyetleri.. kuzey londra'da kalmış 18 sene.. 1250 gbp aylık, 1000 gbp kira yüzünden yan iş yapmaktan dolayı elinden gelmeyen iş de kalmamış bu adamın.. adı mehmet, ellili yaşlara doğru yolu uzanan, bir yetmişlerde bir adam..
..
gemide çok fazla muhattap olmuyor insanlarla.. her zaman çok kibar ve her zaman soğukkanlı biri.. en çok ramazanda içmeyi seviyorum bu adamla.. çaktırmadan gidip, limanda iki bira şıplatıyor sonra da görev yerimize dönüyoruz, yani gemiye.. ama tabii mesai bitiminden sonra içecek kadar da profesyonel olmamız gerekiyor ve bunu yapmak bizim için pek zor olmuyor.. daha sonra, mehmet bir yatgeber hazırlıyor.. biranın getirdiği açlığın da üstesinden geldikten sonra sigaralara, mehmet'in kendisi için hazırladığı sek kahve ve bana ısmarladığı sallama çay eşlik ediyor.. ertesi gün yapılacak olanların ufak tefek planı ve sonrası allah selamet versin..
..
bir gün gene mehmet'le içiyoruz, nea moudania'da sıcak bir sonbahar akşamı.. sonra malum hikayeyi anlatmaya başlıyor mehmet.. i fuck you hikayesini..
..
"doksanların başıydı.. artık, kaynananın dırdırından bıkmıştım.. sürekli bir şikayet vardı kadında.. eve aylık 500 gbp yardım ediyor ama işten daha çok yoruyordu.. ben ingiltere'ye geldiğimde, hemen burada kalayım diye önüme gelen yaşlı bir kadınla evlenmedim.. ben 22 yaşındayken evlendim.. karım 19 yaşındaydı o zaman.. bunun anası istemedi beni.. halada laf ediyordu.. dayanamadım, 98 senesinde kaçtım ingiltere'den.. gittim hollanda'da yaşadım 3 sene.. oradan almanya.. sonra belçika derken, tüm avrupa'da yaşamadığım yer kalmadı.. ama durmuyor işte insan, hala unutmasa da illa türkiye'ye dönmek istiyor.. ingiltere'ye ilk geldiğim zaman beni bir kadınla tanıştırdı arkadaşlar.. 35 yaşlarında bir kadın.. bununla yaşamaya başlamıştım ama evlenmeyi düşünmüyordum.. kadın, çok güzel sevişiyordu ama hep üzerimde baskı yapıyordu.. eğer bir hata yapsam, ülkeden bile attırabilir gibiydi beni.. bir gün dayanamadım ve ne olacaksa olsun diyerek konuşmaya başladım onunla.. o da sanki bunu bekliyor gibiydi.. yeni sevişmiştik.. beni artık istemediğini o söyledi.. şaşırdım önce, sonra içimden sevinmeye başladım.. ama hevesimi kursağımda bırakmak istiyordu.. kibirliydi bu ingilizler.. bana gülümsedi ve "i fucked you" dedi.. ben tabii, "no, i fucked you" dedim.. sonra bana tekrar güldü ve dedi ki, seni evime aldım, sana para yedirdim ve seninle istediğim gibi seviştim.. seni kullandım.. bu yüzden, - i fuck you.."
..
sonra, mehmet "neden kaçtım ingiltere'den biliyor musun?" diye sordu ve kendi cevapladı, "artık bıkmıştım ikinci sınıf insan muamelesi görmekten.."

Saturday, December 04, 2010

.----------------.

we’ve got forever
slippin through our hands
we’ve got more time
to never understand
falling footsteps
weighing heavy on me
behind darkness
beneath candles
whispers waltz
around our dreams
the shortest distance
between two points
is the line
from me to you
feet turning black
is this the path we must walk
no turning back
wish i could just hear you talk
can something like this be pulled
from under our feet
leaving our skin
and burning coals to meet
tell me now
the shortest distance
between two points
is the line
from me to you.

Friday, December 03, 2010

yanar döner.

tek gözü açık,
gerçekleyecek ya bu anı
..içinden geçirdi kadın.
yer altından çekilirken,
gelgit her zaman olduğundan
daha fazla bu gece
..araladı dudaklarını adam.
bak, ay daha büyük olandan
ve şimdi kalbindir değil mi duyulan
..mırıldandı kadın.
niye bu kadar bekledin,
nerelerdeydin söyle der gibi
..kıyıya vurdu umut bir yerlerde.
..
ya gerçekse
tüm bu acısızlık..
hissedemeyecek kadar..
göremeyecek kadar akşam üzeri güneşini
bir daha..
ölesiye korkarken gölgelerden..
karanlığa kalacağımı haber vermeyelim evdekilere..
ama dur ,
vazgeçtim dönüyorum.
Free Hit Counter