Friday, July 30, 2010

seviyeli eşli:)

sağ gözü kırpıp kafayı sallama - sende ne var ?
kafayı sağ çapraza eğme - karo gel sen evet .
ağız üzerindeki elin ileri doğru açılıp büzülmesi - kaç alırsın ?
kafa titretme - 8 de .
yayık kaşlar ve boş bakış - allah belanı versin senin.
...
ben: uu ortak sıçtık ağızlarına ! çiz !!
masa:  ............ (iptal)

Wednesday, July 28, 2010

nightswimming.

kumsala çıktığımda öyle kibar yakıyor ki her dalışımda ince ince burnumdan sızmış suyun tuzu.. ve ısınmak için ateşin karşısına geçtiğimde burnumdan akmaya başlayan damlalar.. acı acı.
..

boğulmak suyun hemen altında
dolunayın güzelliğini izlemeye dalıp
nefes almayı unuturken
ya da
yanmak
kapılıp içine düşerken
renginin çekiciliğine
kızgın korların..
biri de
boğulsa,
yansa ya biraz
senin için..
birazda sen ağla.

Saturday, July 24, 2010


Sunday, July 18, 2010

20 belki 21.

Belki de hayatın kendisi o küçük dokunuşlardadır. Her şey elimizde olmamalıdır belki. Doyumluk değil tadımlık yaşarsak zevk alıyor olabilir miyiz? Aynı şeyin fazlasını daha az isteriz farklı şeylerden. Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu hayat bize her anında kanıtlamaya kendini şartlandırmış zaten. Aynı kalamıyor hiçbir şey. Bir hareketliliktir almış başını gidiyor. Saniyeler yetiyor. Beni sorarsan…  Ben hiç aynı kalamam. Kalmak istemem de. Sıkılırım. Ya da…
Belki, tutunacak uygun dalı bulamadığımdandır. Ya da, tutunduklarımın hep kendileriyle birlikte beni de kırılmaya mahkum ettiğinden. Zaman oldu, kayıp düştüm. İzi kalan yaralarım oldu. Canım yandı, ama iyileştim işte. İttir kaktır büyüdüm, büyüyorum. Boşlukta uzanan parmak uçlarım, yara izlerim ve değişkenliğimle. Gün gelecek, olabileceğim en uygun insan olacağım.  Biliyorum, o gün de gelecektir. Her yarın gibi…

...

21 yaşındayım ve şimdiye kadar yaşadıklarımın, aslında hayatın ta kendisi olduğunun farkına az önce vardım! Beklentilerle, arayışlarla, isteklerle, “ama”larla, “belki”lerle…  geçen yıllardan sonra dönüp geriye bakıyorum da; o kadar çok şey kaçırmışım ki…
Sürekli gelecek için endişelenerek, “şimdi”yi kaçıran ben, sanırım gerçeklerle yüzleşiyorum. Bu endişeler yersiz; daha birkaç gün önce kaderin nasıl da ipleri elinde tuttuğunu bir kez daha görmedim mi? Yapılan planlar, beklentiler vs. yersiz.  Çünkü,  gelecek için yapabileceğimiz tek şey, elimizden geleni yapıp beklemek. Zaten, “acaba” ve “keşke” de anlamını yitiriyor işin içine tevekkül girince.  Endişeler boşuna, her şey olacağına varıyor ne de olsa…

'eskilerden'

ferien.

temmuz oldu mu  asli görevlerimden biri olan ''ova''yı tavaf zamanı gelip çatarken, emektar sonymin isyan bayrağı çekmesiyle çok enterasan bir hal alan tatil görünümlü inzivamın 4.gününü devireyazarken evet sıkıntı beliriverdi yine..
sinirleri alınmış berrak algım biraz kızardı irili ufaklı diyaloglarla bu kısa zaman içinde, bakalım ileriki günlerde deri mi atıcam yoksa sorunsuz bir bronzluğa mı sahip olucam şu an kestirmek zor..
ve her şeyin üstüne sinyalin kafasına göre gelip gelmemesinden ötürü gayet yeşilken kırmızıya dönebilen aşağılık jet'in gösterge ışığı..
geçen seneden yarım kalan yedi saniyelik sössüz bir pasaj.. tamam, plaj muhabbeti bugünlük fazlasıyla uzatılmış demek ki..
ve şimdi yemeğe inmem gerekiyor..
çok anlamlı bir gün için çok anlamlı bir son koyayım.
akşam neler olacak hiç mi hiç merak etmiyorum..
''aferin bana''..
lets go.

Friday, July 16, 2010

kyzikos.

burada
yağmur yağmaz mevsimin bu zamanı,
sel bassa bile güneşin battığı tepenin ardını.. 
sadece burada içten her bir dilek için
düşer tarlaların üzerine yıldızlar..
pamuksu bulutlar;
bir tek burada şekilden şekle girer,
yetişmek için çocukların hayalgücüne..
bundandır ki yağmur yağana dek
saymaz geçen günleri
burada yaşayanlar
ve onların dilek tarlalarına uzanmış
çocukları..
..
..
..
..
..
..
..

bir yıldız kayacaktı birazdan,
bekledi
dilinin ucundaki dileğiyle yan yana.
gelen; kendini bir tek ona
farkettirecek olandı.

Monday, July 12, 2010

kumarbaz.

sanırım artık kazanıp
kaybetmekten ötesi haline geldi bu,
verdiği haz için
henüz elimde olmayanları
öne sürüyorum her defasında..
kazanmak beni mutlu ediyor
ama kaybettiğimde
üzüldüğüm kadar değil..
para nasıl olsa elimde durmayacak olan günün sonunda..
bir yerlerden gelenler,
başka bir yerlere gidecek..
evet bazen beş kuruşsuzluğu da yaşayacağım tabii ki..
tüm yolu yürümem gerekecek yine..
keyifliysem pek umursamam.
anı kolaylaştırıyor ya melet,
başka da bir numarası yok.
sahip olmak istediğim bir şey yok gibi pek..
istediğim an elde edebileceğimi biliyorum demek değil ama bu..
her nasılsa..
dedim ya kazanmak
ya da kaybetmekle ilgili değil artık..
ha bir de;
sizin paranızla oynuyorum ne de olsa
farkına varamadan siz
yerine koyuyorum sadece..
peki sizin ortaya koyacak
daha neyiniz var?
birileri para kazanmaya kalkarken
şimdi uyumaya gidiyorsam,
bilin ki gün batsın
yine ceplerinizi yoklayacağım
herbirinizin..
paranın satın alabileceklerinin
sınırında buluşmak üzere,
insan
haddini
bilmeli
ne de
olsa
.

Sunday, July 11, 2010

1995 - ..

ne zaboravi srebrenica.

antrepo 4.

hiç bir zaman gerçekten mutsuz biri olmadım..
sadece yeteri kadar mutlu olmadığım zamanlar vardı  belki .
yarım akıllığıma bağlasam bile şimdiki halimi;
hiç olmadığım gibi değil,
hep olmam gerektiği gibiydim..
süslemeye gerek duymadan şimdi,
kelimelerin yerine sadece isimlerimizle
birbirimize seslenmemiz yeterli
zamanın geçmesine.
mutluyum işte uzatmanın anlamı yok.
go to power?
 ..
ayaklarımın dibine düşen setlist için
 hırplanan arkadaşlardan tekrar tekrar özür dilerim
ama üzgünüm hiç şansınız yoktu :)
ve konser ganimeti..

Friday, July 09, 2010

dsc 1043.

Sunday, July 04, 2010

grüssen from türkei*

hırsız gibi damdan dama dolaşırken
girdiğiniz evlerde
sahip olmadığınız güzelliklere
-muhtemelen başkasına ait, kısmet #!*-
onar santim mesafeden bakmak..
bazen beşe düşürüp kokusunu,
ardından tadını almaya çalışmak
üçer santimden.
yükte hafif pahada ağır
ne var ne yoksa
paranın ederini sınamak
aceleci bakışlarla..
her seferinde bu son işim
bir daha mı asla deyip
söz vermişcesine
batılan borçların ertesinde
yine damlarda dolaşmak..
ne kadar iyi saklanırsanız
biliyorsunuz ki
o kadar uzun kaçacaksınız..
ve sadece bazıları yakalanır.
mütemadiyen kanundışı bunun
karşılığı..
olurda bir 2 sene sonra
kendinizden bir mail alırsanız,
çok şaşırmayın içinde
neler yazılı olduğuna..
zaten yeteri kadar ciddi diğerleri
olması gerektiğinden fazla..
ne kadar zeki de olsalar
salaklığın sınırlarını zorlayacaklar
zamanın her döneminde..
neyse biz rahatız allahtan..
ne ciddi ne de akıllı..
damlarda ne işimiz var öyle olmasa
hırsız gibi.
...
*to bederke

Friday, July 02, 2010

pastörize edilmiş aşklar ve kırmalar.

toplanacakmış
tüm kırmalar..
çünkü vahşiymiş her biri..
kendi elinizle onu bu hale getiren sizden
başkası değilken,
uyutmaya karar verdiniz
onları şimdi canınız istediği için..
hiç ısırmayacakları yoksa bile
o pis etinizin tadına bakmak
zorunda kalacaklar şimdi..
korkmayın hiç ısırılmadıysanız ..
bilin ki -sadece- çok acıyacak..
sancısı bildiğiniz tüm o sözde acılarınızdan daha fazla hem de..
ne zannediyordunuz?
kuzu kuzu vuruşmadan gideceklerini mi?
size göre sizi sevdiklerinden daha fazla
nefret edemezler değil mi?
ne de olsa vahşiler değil mi her biri?
neyse korkmayın hiç öldürmediyseniz
onlardan fazla canınız acımaz sizin
bundan emin olun..
ne de olsa siz 'insansınız'.
Free Hit Counter