Wednesday, June 30, 2010

bir acı eşiği olarak kağıt kesiği.

hangisi daha zordur acaba? 
..
yazacak bir şeyler bulamamak mı?
önemlidir ya hep keşfedeceklerimiz..
dolaptan boş bir defter alırsın, 
o 'temiz' sayfalardan birini aralayıp,
arada eski yazılanlara takılmadan
ve büyük ihtimalle yazacaklarını beğenmeyeceğini
bile bile kalemi oynatmaya koyulursun
soldan sağa doğru..
ta ki  o daha öncesinde
yazmamış olduğun şeylerin 
heyecanını içinde hissedene dek ..
tekrara düşsen de problem değildir,
bir cümle bulsan dahi sana yeteceğini biliyorsundur çünkü..
..
ya da..
yazdıktan uzunca bir süre sonra
sakinleşip
sızlayan parmağını farkedebildiğinde,
gördüğün kağıt kesiğinin 
tam olarak ne zaman meydana geldiğini
anımsamaya çalışırsın nafile bir çabayla..
o ilk kesildiğin anı bilmen acını hafifletir mi 
şahsen bilmem ama
bir acı eşiği olarak kağıt kesiği,
boş defterlere karalarken
silinmesi zor olan şeyler hakkında
'saflık'la atıp tutamayacağın hakkında
küçük de olsa
bir fikir verir sana..
..
ne bu hissizliğe varan 
'her şey'in yokluğu,
ne de seni acıdan tek ayak üstünde zıplatan
bu kağıt kesiğinin acısı..
hepsi geçicidir sonunda..
geride kalan sadece 'izler'dir
büyük çoğunluğun hemfikriyle..
..
kesik demişken eklemeli..
somurtanları boşvermeli mi?
onlar için yapabilecek şeyler ya yoktur
ya da çok az vardır..
onları mutlu edip edemeyeceğiniz
bilinmemekle beraber 
öncekinden daha mutsuz olacağınız
garantidir küçük hata paylarıyla..
bana soracağınızı sanmam ama oldu da
sorarsanız
''gülümseyen yüzlere
yaklaşın siz..
dikkatle inceleyin onları ve
sergilemekten kaçınmadıkları 
o 'güzel' kesiklerini..'' mi demeliyim?..
ve gülümseyin geri,
acısa da kesiklerden dudaklarınız..
sizi gülümsemekten daha mutlu edecek
bir şey yoktur
ya da az vardır..
evet somurtkanlar kesmezler
genelde bir yerlerini
ama bu onların daha önceden
hiç gülmedikleri gibi,
tekrar gülemeyecekleri 
anlamına da gelmez..
..
şıklardan
hangisini işaretlediyseniz
biliniz ki..
doğru.


No comments:

Free Hit Counter