Sunday, June 03, 2012

eşkiya.

02.40- bende geceleri yıldızları seyredirem, ama seni görmemişem.. yaşadığını anlamışem.. geleceğin günü beklemişem.. sesim, şimdi bana çok tuhaf geliyi, sankim başkasi konuşuyi, ben dinliyem.
- ben ömrümce bu dakka için yaşadım.

malum aşk hakkında atıp tutmasını çok seven toplumuz ya bu melankoli dolu bereketli topraklarda, inişlerimiz ve çıkışlarımızdan ibaret eşsiz yaşamımız;  varlığından kuşkuyla yokluğundan memnuniyetsiz egolarımızı tatminle geçip giderken şu an (varsa) sevdiğiniz ya da sevdiğinize inandığınız kişiyi düşünün, bir ömür boyu onun yanında olmayı isteyip de bunun asla gerçekleşemeyeceğini söyleyin kendinize.. vuslata varamamak göğüs kafesinizden karın boşluğunuza dolsun o ince sızıyı hissedin bir an, vazgeçmenin altında ezilen kalbinizin sesine kulak verin, kalbiniz durmaya yakın bu ses doğdunuzda annenizin saçlarının kokusunu hatırlatsın size.. bu koku; babanızın yüzünü son gördüğünüz anın nefesiyle dolsun ciğerlerinize, bu nefes; gözlerini daha açamayan yeni doğan kardeşinizin parmaklarına ilk dokunduğunuzdaki bağı işlesin tekrardan vücudunuza gereken kanı pompalamak için çaresizce çalışan kalbinize.  eğer o ince sızıyı hissedemiyorsanız, o insanla evlenin ve bir gün mutlu olacağınıza inanarak yaşayın ömrünüzün sonuna kadar, zira siz sadece insansınız. gerçek aşk bu kadar tanrısalken zamanın her diliminde, kimse mutlu olmaya eşkoşmaz aşk denen duyguyu, ona inanmayı bıraktıkları an gazabına uğrayacakları hissine kapıldıkları bir dünyada.. mutsuzluk ağır gelir, sanki içinizde bir başkası konuşur, siz dinlersiniz. ve tanrının hep içinizde olduğuna inanıp, koşulsuz biat edersiniz varlığına.

No comments:

Free Hit Counter