Saturday, May 01, 2010

izinli .


tuhaf şekilde sakinim .  aklımdan çıkmıyor ama düşünmemeye çalışıyorum. çok kötü hissediyorum aslında ama gün boyu neşeli görünmeye çalıştım . hiç tanımadığım insanlarla muhabbet ettim. güzel bi kız var , bi ara bayıldı . ona üzüldüm . uyuduğum uykunun piç olmasından ve çok ağlamaktan kaynaklanan baş ağrısından kelli sersem gibiydim . ama dersi dinledim . sakindim . sabah metroda gözlerim doldu bi kaç kez . sanki insanlar bana acıyarak bakıyordu . ama ben kimseye bakmadım . boş boş etrafta göz gezdirdim . aslında kızlara söylemeyecektim ama  dayanamadım , anlattım . aslında pek bi ayrıntı kalmamıştı kafamda . anlatırken tekrar tekrar ne kadar saçma bi şeyin tam ortasında olduğumu fark ettim . anlayamıyorum . uğraşmıyorum da . ama sorguluyorum bol bol . nasıl 180 derece çark etti 1 günde , ben gerçekten söylediklerini düşündüklerini hak ediyor muyum , peki şimdi nolcak , dayanabilir miyim , unutabilir miyim , naparım , o napar , beni özler mi , özlüyor mu , o ne durumda acaba , o da benim kadar üzgün müdür/üzülmüş müdür ,  neyi bekliyorum , beklemek sonuç verir mi , arar mı ki falan bi dolu şey . dersten koptuğum anlardan birinde aklıma geldi de , madem “sorun” benim her şeyi anlatmam , hele de kötüysem dert yanmaktan çekinmememmiş ; demek ki bu kadar derinlik istemiyor . yüzeysel bi adammış da ben mi fark edememişim anlamaya çalışıyorum . bi yandan da düşünmeden duramıyorum . kullanıldım mı ? artık başka heyecanlar mı istiyor ? daha ne istiyor ? ihtiyacı olan-olmayan her şeyi verdim ben ona zaten . ama yetmemiş . ya da belki fazla mı gelmiş ? milyonlarca soru . cevabı bende olmayan sorular . onun cevabı var mı onu da bilemiyorum . kendisini sorguluyor mudur ? fedakarlıklarımın farkına varabiliyor mudur ?  yoksa sadece “kötü” şeyler mi aklında olanlar ? düşünüyor mudur ?  22 saat falan oldu . uyumuş mudur dün gece ? ben uyudum . hatta sızdım . çok ağladım . gözlerim ağrıdı . o kadar ki sabah kurbağa gibiydi gözlerim . balon olmuştu . yataktan kalktığım gibi kurbağa -ki gece attım yataktan- , kuzu ve ineği , onun axe deodorantını  toyiki poşetine tıktığım gibi kullanmadığım odaya attım . gözüme görünmesinler bi süre . aslında ortadan kaldırmam gereken çok şey var onu düşünmeyi engellemek için .  başta ben , bana dokundu . öptü , sarıldı ,  okşadı . kucağımda yatmayı çok severdi diye bacaklarımı kesmem gerek . ellerimi tutardı öperdi . ellerimi de koparayım en iyisi . saçımı okşardı , boynumu öpüp koklamayı çok severdi . kelleyi kesip atayım . dudaklarıma ne demeli ?   ölsün onlar ! zaten dudaksız yemek yiyemiceme göre kısa süre sonra ben de göçerim . peki değer mi ? bilmiyorum . o'na her şey değerdi benim gözümde . o kadar gözü karaydım yani .  ama bunu daha önce de yaşadım . 16-17 yaşındaydım . ilişki bittikten sonra o kadar bezgindim ki ilaç kullanmam gerekti düzelmem için . kendime güvenim taban yapmıştı , insanlardan korkuyordum , sosyal açıdan sıfıra inmiştim . kabahat bende . ben izin verdim beni o kadar yıpratmasına . o'na da verdim . ama mutlu da oldum . hem de çok . o yüzden izin verdim beni kırmasına . ama artık bilemiyorum . hala çılgınlar gibi seviyorum . onsuz nasıl yaşarım düşünemiyorum . çok kırıldım . o çok kızdığı sözlükte tam da önceki gün bi yazı okumuştum . bi insanı kavga etmeden tanıyamayacağınla ilgili . gerçekten kavga diyebileceğimiz ilk şeydi dün geceki . ve hiçbir şeyden çıkmıştı . bağırıp çağırmıştı . rahatlamış mıdır bana kinini kusunca ? sanmam. rahatlamasın da . içi içini kemirsin . uyuyamasın . beni özlesin . her baktığı şeyde beni görsün . gaipten sesimi duysun . hep huzursuz , hep diken üstünde olsun . çok üzülsün . dayanamasın . isterse geri dönmesin . ama hayatı beni özleyerek geçsin . bunlar ve kafamdaki daha bi ton şey . asla beddua değil , dilek . en az beni üzdüğü kadar üzülsün . kahrolsun . o da sevsin birini , o kız da o’nu üzsün .  benden daha çok hem de . ve o an , beni hatırlasın . bana naptığı kafasına tuğla gibi insin . ama o tuğla o'nu öldürmesin . iyice kafasına yerleştirsin beni . hiç çıkmamayım ordan . lanet gibi . tamamen aklımdan geçenleri  döküyor ellerim . tıpkı üzüntümün gözlerimden  döküldüğü gibi . ağlamadım yazının başından beri . kendimi tuttum . ama gözüm kulağım hep telefonda . belki arar ha ? belli mi olur ? anlar hatasını , beni aslında ne kadar çok sevdiğini falan söyler . dün gece demişti çünkü . seviyor . o da beni seviyor . eskisinden çok daha fazla . özür de istemiyorum aslında . dün gece hiç yaşanmamış olsun sadece . bi konuşsak . ama normalmiş gibi konuşsak . ayrılamam ben senden dese . gözümün şişi anında iner . musmutlu olurum . arkadaşlarımı ararım  anladı derim . hata yaptığını anladı . annemi ararım . bu kez mutluluktan ağlarım . o benden daha çok sevinir mutluluğuma . mutlu mutlu uyurum . artık normaldir herşey . o gece hiç olmamıştır . 10 mart 2009 tarihten silinmiştir . ama arar mı ? ne dersin sevgili bilgisayar ? o’nunla gidip aldığımız , almadan önce defalarca gezip bi şey beğenemediğimiz canım bilgisayarım ? aldıktan  sonra gidip karadeniz pidesi yemiştik . önce enfes turşu kavurması ve mısır ekmeği . biraz kıskanmıştı seni . çok güzeldin . o da isterdi seni ama parası yoktu . benim de yoktu ama gerekliydin . iyi ki o zaman alımışız dedik 1-2 ay sonra dolar yükseldiğinde . seni de mi kırayım a canım bilgisayar ? içindeki programları o kurdu . varlığının müsebbibi . mutluluğumun da mutsuzluğumun da mimarı . o pek çok şey .  o’nun için hiçbir şey olmaya dayanamam . o dememiş miydi “biz neyiz şimdi ? ben sana arkadaşım demek istemiyorum … tabi sen de istersen” ben de “tamam” demiştim . o zamandan boyun eğmişim . kabullenmişim o ne dese . iyi o zaman , arkadaş olmayalım. birbirimizin her şeyi olalım . olmadı , çok şeyi . kim kimi tamamen tamamlamış ki biz birbirimizin her şeyi olalım ? olamamışız da zaten . o bana çok şey oldu ama ben o’na ne oldum ? o'na ne oldu? ne oldu da böyle oldu . canım diyen ses bana nasıl oldu da bağırdı ? ben ne yaptım o kadar sinirlendirecek ? o kadar mı kötü bi insanım ? ya da kötü bi sevgili ?  hayır değilim . bunlar bana hakarettir . mükemmel değilim ama içimdeki kötülük herkesinki kadar . haketmiyordum . haketmiyorum . o da anlasa .  tüm gün elim telefondaydı . hatta bi ara öğretmen hattım çekmemiş de annem aramış diğerinden . o aradığında fotoğrafı görünür ekranda . dizime yatarken çektiğim çok güzel bi fotoğraf . ekranda sadece isim yazıyordu halbuki . yine de heyecanlandım . o sandım . değildi . zaten beklemek kabahat belki . önce bi siktir çekip cevap verdim . annemin sesi endişeli . merak etmiş tabi kadın . o kadar çok ağladım ki gecenin köründe korkar tabi kadın . ben uyudum , annem uyuyamamış beni düşünüp üzülmekten . anne yüreği . acaba diyorum annesine beni mi anlattı da 1.5 seneden sonra , kadın ters bi tepki verdi de mi böyle oldu ? yanıtsız sorulardan biri işte . annem arıyor 1-2 saatte bir . korkuyor . bana bi şey olmasından , eğer çok üzgünsem kendime bi şey yapmamdan korkuyor . korkmasın . iyiyim ben . bu durumdaki biri için süperim hatta . ama olur da bana bi şey olursa , tek suçlusu o’dur. osmandır . Yoldan geçerken araba çarpsa da , merdivenden ayağım kayıp düşsem de , maket bıçağıyla elimi kessem de suçludur . çünkü dalgınlığımın sebebedir . elleriyle boğmasına  kalbime bıçak saplamasına gerek yok . zaten taa istanbul’dan uzanıyor elleri . boğuluyorum . nefes yok . duman soluyorum . kalbim sızlıyor , bıçağa ne hacet . yaklaşık 23 saat oldu konuşma başlayalı . 1 saatten fazla konuştuk . o bağırdı aslında , konuşan bendim . ama insan bu kadar mı kibar kavga eder ya ? hayret yani .  o bağırma seansı bittikten sonra o kadar sakin , hatta ruhsuz bi konuşma . kavga demeye dilim de varmıyor aslında . söylenen bi şeyi anlamadığımızda “efendim” falan dedik ya . seviyomuş ya hala , saygı da sevgiden gelir . hala saygılı . şu an ne yapıyor acaba ? arayamam . aramam . beni mi düşünüyor ? günü nasıl geçti ki ? yemekte ne yedi ? yorgun mudur ? bu gece napcak ? yarın dersi kaçtaydı ki ? soramam ki . hep soru olarak kalır belki bu cümleler . cevapsız . bir sürü soru gibi . ama dün sorduğum sorulara cevap verdi . bazısı çok mantıksızdı aslında . anlayamadım . çetrefilli . “peki beni hala seviyo musun?” dedim “evet” dedi . sustum . sevinemedim . doğruyu mu söyledi yoksa vicdanını rahatlatacak o’na göre minik , bana göre dünyadaki en büyük yalanı mı söyledi ? cevapsız . vicdan muhasebesi muhabbetiyse ya da bi ihtimal beni (daha fazla) üzmemek  için yalan söylediyse , hala değer veriyor demektir . kim bilir …

en iyisi yazmayı bırakıp biraz ağlayayım . ama önce how i met your mother var . izleyim . belki açılırım . sonra bi de duş . arınıp çıkarım . onun koklamayı pek sevdiği saçlarımı kuruturum . belki uyurum .  yarın uzun olacak ..
unutmuşum . eskiden beni engellediği adresinde şu an “nil karaibrahimgil SEVİYORUM SEVMİYORUM” yazıyor . kavga (!) da böyle çıkmamış mıydı sahi ? kıllanıp aradım ve olaylar gelişti . düşündükçe yazarım . düşünmek istemiyorum .
hala facebooktan silmemiş . ilişki durumu da stabil . “complicated” . ben de onu seçtim dün gece . işler bu haldeyken hala ilişkideyim diyemezdim . kızlar geçicidir , 2 gün sonra aklı başına gelir de özür diler , zaman ver dediler . bakalım . zamana sıçayım .
bensizliğin nasıl olacağını merak ediyormuş . merakını gidersin bakalım . bensiz kalsın. mutlu olursa ömrü boyunca bensiz kalsın . sevgisiz , aşksız , mutsuz , umutsuz kalsın . kalakalsın .
aramıyorum . sabrediyorum . o dediği için değil . çağrımı redderse daha çok kırılmaktan korktuğum için . ya açarsa ? o zaman da tekrar ödün vermiş olurum . dün gece de dedim . ipleri senin eline vermişim hepten . ayrılmak da ayrılmamak da sana bağlı . ilişkinin gidişatı da  sana tabi . suç bende aslında . bizi bu hale ben getirdim . seni çok sevdim . biraz fazla sevdim . o da biliyor .
11.03.2009, ankara*


+onu  mu çıkarmış çıkara çıkara .. bakış açısı da önemli sanırım .

-kesinlikle zaten sanırım bu yazının önemini , anlamını tam anlamayacağından korktuğum için kendime sakladım onca zaman .
+olabiliyor ama gerçekten her şey açık olsun bir o anlamayabiliyor 
pekala .







*gerekli tüm izinler alınmıştır. 
 

No comments:

Free Hit Counter