Friday, February 19, 2010

sleepless in seattle.

ironilerin geçidiyle başlayan dünü zorla bugüne bağladım uzun zamandır bu kadar dolduramadığım bir geceyle..başlangıcında ne amanda'sı lan burarak gülümsetmişti okuduğumda kısa bir süre..sonra çıkmayı beklerken 2 sene öncesinin rs'da bir röportajını özellikle seçip okudum..diğerleri dışarıda güzel bir geceyi izlerken o da içeride onları beklerken..ilk cümleyi ardından ikincisini peşisıra bir solukta yazmış chris martin..malum yıldızlar ve diğer herşeyi tek bir renge indirgediği sevdiğim şarkısıyla gülümsedim çağrışımlara,taksim belirdi birden planlarda,uyar mıydı,neden olmasıncı tavrımla  olur dememle önce yağmuru ardından da doluyu musallat ettim istanbul'un başına..neyse ki kısa sürdü çıktık bir an kadıköy ikilemine düşsek de alıcağı uçlar  daha ucuz olduğu için taksimde karar kıldık...çift katlı beni darlandırır bu saatte ki saati yok aslında bildiğin nefret ediyorum demiş bulundum -şehirlerarası değillerse- otobüslerden hele ki çift katlılar söz konusuysa..sağolsun kırmadı beni demiryolunu kullandık,ardından vapur..tabii karaköy'ün yokuşlarına hazırlıksız yakalandı beklemediğinden,malum bizim yaka ne kadar sinikleştiriyorsa insanı diğer yakanın büyüsü  de her zaman bir başka etkiliyor beni,yorulmam etmem pek..göz açıp kapayıncaya kadar tüneldeydik,ezbere bildiğim avlulardan geçip..verilen adrese doğru yürürken olanca açtığım algımla insan dalgasının arasında kısa bir savrulmanın ardından dükkan sahibi elemanla fazla uzatmadan kararında hoş bir sohbet,karlı bir alışveriş,bir an kat von d imitasyonuyla karşılaştığımızda geçici bir kısmi bocalamayla kopmamız tabii ki o değil ..birden  çarpması  kulağıma fonda çalanın..utanıp sıkılmadan masanın diğer tarafına geçip ekrana bakınmam dükkan sahibin  hazır olmadığı bir hareketimle..'i feel you'..çok güzelmiş dayanamadım dememle elemanın gülümsemesi.. ardından artan paramızla kolay gelsin diyip ucuz yollu bir mekana yönlenmemiz..bu sefer dinleyici konumunda oturuyorum ve dinliyorum bir insanın başka bir insana neler yapabileceğini..güya kapalı ortamlarda içilmeyecekti şu meret ah işte aldı gözümü duman boş bir anımı kollayıp,üzüldüm duyduklarıma başka bir haltta elimden gelmiyor zaten..1,2 ve 3 malum karşının çocuğuyuz sallanmadan kalkalım e hadi kalkalım o zaman..vapur yoktur bu saatte değil mi..metroyu niye erken kapatmışlar?midyeci şopar bir şeyler dedi cevaben,arkadaşım da cevaben ver şuradan bir kaç taneyi,ben de istemem yan cebime koy tavırları her zaman olduğu gibi tanesi 40 kuruştan üstüne ikram düz hesap olsun mantığı..abi bu son limon o yüzden ben sıkıyım..e hadi seni mi kırıcaz sık bakalım..midem küçülmüş resmen tıkandım hemen.. neyse kaçınılmaz otobüs yolculuğumuz akabinde..eve gitmek ya da gitmemek,fazla düşünmeye gerek yok gitmiyoruz son karar..umulandan daha seri bir şekilde istanbul'un diğer ucu güne başladığımız nokta doluyu çağırdığım mekandayız yine..soğuk kaçabilir yazın bile serin olduğunu varsayarsak buranın.. hmm peki size gidelim o zaman..yolda bir rastlaşma anında değişen istikametimiz..uyar mı,sen nereye ben oraya bu akşam,ben misafirim..büfeden yapılan ikmal sonrası tanımadığım bir mekan tanımadığım insanlar..selam deyip bir köşeye sinmekle açılan kapaklar,gülen yüzler..gerçekten gülüyorlar,mutlu bildiğin bu çocuklar,anlamıyorum bazı esprileri,ama anlamak gerekmiyor zaten hepsini..ikramlar,çerezler,national geo. da makatlar üzerine bir belgesel, koparan yorumlar..derken ortada beliren qubar,ortamda sigara içmeyen tek kişi olarak nasıl yani muhabbeti dönmesi hakkımda takılmaları akabinde,e canım o ayrı bu ayrı sonuç olarak dememle yarılması ortamın..makatların daha bi ilginçleşen yaşamlarını irdelememiz bunun üzerine,ben mümkünse geniş takılıyim,şu yastığı yere koyup otursam problem olmaz değil mi,bacaklarımı uzatmak gerekiyor gördüğün üzere..evet qubar test edildi,onaylandı,olağanüstü bir şey ve illaki zararlıdır diyerekten bir dahakine kadar tövbe edildi topluca..kalkarken ev sahibinin son hareketi beni benden alan minyatür hobby..evet senelerdir bir tadınının içine etmedikleri bu kaldı sadece,haklısın..yüzsüzlük olur diye bir tane daha isteyemedim..onca ikramın üstüne,ismini hatırlayamasam da,ki bir kaç güne emir altına gidecekmiş az evvelinde öğrenmemin üstüne vedalaştık,kendine dikkat et..
uyku emareleri değil sanki biraz yorgunluk,sıcaktan soğuğa çıkmanın etkisi de yok değil..büfeye uğrayalım,ciddi misin,evet sana da alıyorum,bilmem yeterli benim için aslında,uyumucaksın herhalde bu saatte,yok nereden çıkardın,iyi sana da alıyorum,hmm peki abi..dur hobby de alalım,alalım,borcumuz..2 sene olmuş gelmeyeli hesapladık,düzen her zaman ki gibi bambaşka,suit e çevrilmiş bir oda 2 tekli koltukta bu sefer mekanımız,ki iyi fikir hakkını teslim ettim..yalnız ben üşüyorum dememle elektrikli ısıtıcının kemiklerime kadar işlemesiyle uyurmuyum acaba fikrinden bir kalemde uzaklaşmam..kedi gibi pufun üzerine yayılmam,konuşmak,konuşmak,konuşmak,şu an her yer kendi evimden daha iyiydi mutlaka ama neredeyse boş sayılabilecek kadar sade olan bu odada etkisi belki bir gecelik olacak  olsa da cidden işe yarayan cümleler eşliğinde  bir başka bilgenin yanında olduğum hissi..güzeldi ne diyebilirim ki..belki de birbirimizi kandırdık..ne güzel söylemiş ama o bile kendini kandırdı sonuçta..ilk albümünden bir parçayı dinlerken yavuz çetin'in..günün ilk ışığının üzerine hadi uyuyalım artık demem,üst baş bir şeyler ayarlayana kadar dolapta,çoktan uykuya dalması bilgenin..e karaköy yokuşu bitirdi onu..uzandım iyice örtündüm,iyi geceler dedim,ama belli ki çoktan rüyaya yatmıştı..dönüp durmaktan yorulana kadar debelenmem,kısa bir an her şeyin durağanlaşması..ve bir sürü rüya içimdeki benleri onunkilerle karıştırıyorum,herşey aslında bir parçası ya içinde olduğum bütünümün..2-3 saat sonrasına gözümü açmam çalan telefonuyla..tabi duymadı bile,telefonun diğer ucundaki de fazla düşmedi üstüne,bir iki çalıp sustu telefon..bir beni uyandırmaya yetti de arttı tabii..üşüyorum açıkta bir yerim olmamasına rağmen..dışarıdan gelen sadece kuş sesleri,perdenin arasından yarım yamalak sokulan güzel havaya ek olarak..güneş nereden çıktı dedim kendi kendime..daha yaza bu kadar çok varken,hep yağmuru kabul kimse istemez ama samimi gelmiyor gibi..adı üstünde kış güneşi..uyanmasını bekledim uzunca bir süre,uyuyabildiğimden daha uzun bir süre belki..kahvaltının ertesinde dışarı çıkışımız dükkana doğru  kısa bir yürüyüşün ardından ve eve dönüş..dolmuşta cam kenarında oturmam şansıma ve mümkün olduğunca uzaması yolun sıkışan trafik yüzünden..bir süre elimdeki dergiyle gözlerimi siper etmem,ama sonunda dayanamayıp güneşe bakmam..evet zamansız da olsa parlıyor yukarıda tüm gücüyle,tam şu durumda renk alıp alamıyacağımı düşünmeye başlamışken bitmeyen yolda birden o her zamanki yerde  müsait inmem..evdeyim.dün güzel bir şeyler oldu sanırım..ama gerçekten ne olduğu hakkında bir fikrim yok..sağ alt köşeye bakınca bir tam gün.acaba nasıldı?

No comments:

Free Hit Counter